Bu sefer tembelliğin dozunu biraz fazla kaçırdım sanırım…
Aslında tembellik mi bilmiyorum, İdil o kadar hareketlendi ve o kadar bana
düşkün bir çocuk oldu ki gerçekten vakit bulamıyorum yazmaya. Bir de yaz geldi,
artık daha çok dışarıdayız. Vakit gerçekten yetmiyor bana bu son aylarda. Tabi
yazmadıkça daha çok birikiyor yazacak şeyler, daha zor geliyor insana ve
başlıyor bir kısır döngü. Ama bugün buna son verme vaktidir dedim ve işte
buradayım. Bu son 4 ayı nasıl özetleyebilirim hiç bilmiyorum.
Kızım büyüyor… Her geçen gün yeni bir şeyle çıkıyor karşıma…
Son iki aydır iyice dillendi, kendini çok daha iyi ifade edebiliyor. Bir sürü
yeni kelimemiz var, işte dilli düdükten inciler:
Anne (anne)
Baba, bubaaaa (baba) eğer ağlıyorsa ve acıtasyon yapıyorsa baba
bir anda bubaaa oluyor
Dede, dide (dede)
Haff, havvv (havhav, köpek)
Pis pis (pisi pisi, kedi)
At (top)
Attdınnn (atmak)
Aççç (aç, çıkar)
Annn (araba ve tekerlekli her şey)
Sssss (su)
Mama (mama, yemek)
Meme (meme)
Emmm (emmek)
Biii (bir)
Ayya (ayran)
Tssss (sıcak)
Çişşş (çiş) tabi ki tuvalet eğitimi yok henüz, geldiğinde
değil, gördüğünde ve duyduğunda söylüyor
Bıjı bıjı (bıcı bıcı)
Eeee eeeee (uyuma sesi)
Pişşş pişşş (bebeğini uyuturken)
Ci (cik cik, kuş)
Ce-eeee (ce-eeee)
Auuuvvv (miyav)
Gu, gann (balık) çok alakalı değil ama gluk gluk balık
sesinden cıktı
Aaç (ağaç)
Hoppaaa (hoppa)
Bebi (bebek)
İiiii (eşek sesi) ama içine çekerek çıkartıyor o sesi
Cici (cici)
Mooo (mööö, inek)
Meeee (meeee, kuzu, koyun)
Bebe (pepee, en sevdiği çizgi film)
A a (vak vak, ördek)
Dınnn (dın dın, gitar, piyano vb muzik aletleri)
Cici (cici)
Mooo (mööö, inek)
Meeee (meeee, kuzu, koyun)
Bebe (pepee, en sevdiği çizgi film)
A a (vak vak, ördek)
Dınnn (dın dın, gitar, piyano vb muzik aletleri)
Çok inatçı bir kızım var benim, her şeyi kendi yapmak
istiyor, yaptırmayınca kıyametleri koparıyor. Yemeğini kendi yemek istiyor,
yavaş yavaş çatal kaşık kullanmaya başladıysa da sulu şeylerde ya kaşığa
alamıyor, ya da azıcık aldıysa ağzına götürene kadar çoktan dökülmüş oluyor.
Ama hala iştahı olan bir bebek olmadığı için bir yandan kendi oyalanırken bir yandan
yedirmeye çalışıyorum iç beş kaşık. Ama ilginç olan şu ki, en baştan beri sofra
kültürü oluşun diye hep bizimle, masanın kenarında oturttuysam da en azından
toplu yemek yenen akşam yemeklerinde ve Pazar sabahları, İdil kalabalık bir
sofrada çok şımarıyor ve yemek yemek istemiyor. Bir de birkaç çeşidi masada
gördüğü an kesinlikle hiç birinden yemek istemiyor.
Bir de çorba gibi çok sulu şeyleri sevmiyor, daha kıvamlı ve
sert olmayan çiğneyebileceği taneli seyleri daha çok seviyor.
Uyku düzenimiz hala aynı, hala berbat, hala gecede sayısız
uyanmamız var. Ama buna rağmen sanki uykuları biraz daha ağırlaştı gibi. Tam da
16 ayı doldurduğu bu günlerde sanki gündüzleri tek uyku yapmaya başladı. Gerçi
akşamüstü saatlerinde arabaya binerse, orda ikinci uykuyu muhakkak uyuyor.
Sanırım şu an arada bir dönemdeyiz.
Baba aşkı hala tam gaz devam ediyor. Her sabah, bubaaa diye
diye ağlayarak yolcu ediyor babasını eğer baba gitmeden uyanmışsa. Bir de
özellikle babasını eşyalarını, göstererek, gururla baba, baba diyor sürekli.
Ayakkabı, çekmeceden çıkarılmış çoraplar, terlik, pantolon, tişört vs. ne
bulduysa o an, bana gösterip baba diyor. Tabi arada benim kıyafetlerimi de
babanın sanıyor, o ayrı.
Bu arada biri 14 aylıkken, biri 15,5 aylıkken iki hastalık
daha atlattık. İlkinde sebepsiz, 3 gün süren bir ateş, sonunda ortaya çıkan
döküntü ile 6. hastalık geçirdi. İkincisinde, Antalya tatilimizde, ateş ile
başlayan ve ağzında, dilinde çıkan aftlar, ve tüm vücudundaki irili ufaklı
döküntüler ile viral stomatit teşhisi konuldu. Günlerde ne yemek yiyebildi, ne
su içebildi. Hatta, tükürüğünü bile yutamıyordu. Çok zorlandı, çok canı yandı
yavrumun. Bu arada daha da daha da daha da düştü memeye…
Antalya demişken, İdil burcunun hakkını verdi, ve tam bir
balık oldu. Geçirdiği ağır hastalığa ragmen sudan vazgeçmedi. Yeter ki kolluğu
olsun kollarında, çocuk havuzu, büyük havuzu, gece gündüz fark etmedi onun
için. Gece uykusunda olması gereken saatlerde bile odamızın göl evlerinde
olması, ve hemen önümüzde havuz olması sebebiyle havuza girmek için ağladı
defalarca. Her seferinde de kendini suya sokturmayı başardı tabi. Deniz
dalgalıydı bayağı, o yüzden denizden havuz kadar keyif almadı ama yine de
korkmadı, girmemek için hiç direnmedi. Su kuşum benim…
Aslında bu 4 ayda yaşanmış o kadar çok şey var ki, sanırım
yazmak mümkün olmayacak. Ama şunu biliyorum ki, artık beni çok daha iyi
anlıyor, kendini çok daha iyi ifade edebiliyor. Ah bir de şu her şeyi yaptırmak
için avaz avaz ağlamaları olmasa, tadından geçilmeyecek
Ben: “İdil, sen kaç yaşındasın?”
İşaret parmağını havaya kaldıran idil: Biii
O “biiii” demesi yok mu? Bir de hadi sarıl anneye dediğimde
o minik elleriyle kolumu sarmalayıp başını göğsüme yaslaması… Beni benden
alıyor…
1 yorum:
Maşallah ya çok tatlılaşmış İdil 'cik :)) Rüya da öyle her şeyi kendi yapmak isterdi hala da öyle, yardım etmek isteyince kabul etmiyor ve kızıyor..Olsun böylesi daha iyi bence..sevgiler :)
Yorum Gönder