22 Kasım 2011 Salı

Ay ay ay...

Uzun zaman olmuş yine bir şeyler yazmayalı. Kuzucuğum çok hasta oldu bu süre içinde. Önce burun akıntısıyla başladı, günlerce salya sümük dolaştı etrafta, emerken, uyurken o kadar zorlandı ki… Tam geçiyor derken bu sefer ben hasta oldum, hem de uzun zamandım olmadığım kadar. Bir yanda nezle, bir yanda öksürük, üzerine bir de sesim kısıldı ki, tam evlere şenlikti. İdil’e seslendiğimde duyamıyordu bile annesinin sesini. Tabi sonunda babamıza da geçti hastalık. Bayramı aile boyu hasta olarak karşıladık. Sonra biz iyileştik ama kızımın hastalığı tam iyiye doğru giderken tekrarladı maalesef. Bu sefer öksürük ve ciddi bir hırıltı da eklendi ve sonunda sesi de kısıldı. Geçen hafta Pazar günü uyandığımızda o kadar bitkin düşmüştü ki, kucakta sürekli kıpır kıpır olan İdil, gün içinde tam dört kere babasının kucağında hareketsiz öylece dururken uyuya kaldı. Daha önce hiç söylemediği bir şeyi söylemeye başlamıştı. Acaba hiç halim yok, her yerim ağrıyor mu demek istiyordu gün boyu ‘ay ay ay’ derken? Hiç olmadığı kadar halsiz, hiç olmadığı kadar mızmız olmuştu bir gün içinde. Neyseki kısa sürdü, ertesi güne güzel başladı bol bol uyuduktan sonra. Derken bir hafta geçmeden Eskişehir’e geldik ve burada ilk defa aşı dışında ateşi yükseldi. Ateş düşürücü, ılık duş ve soğuk komprese rağmen düşmeyince ateşi, soluğu hastanede aldık. Burada da uzun süre düşmedi, doktor kan testi istedi enfeksiyon ihtimaline karşı ve kan testi sonucunda antibiyotik verdi. Tabi eczaneden ilacı almamıza rağmen eve gelir gelmez kendi doktorumuzu aradım ve çıkan sonucu okudum ona. Şu anda değerlerin hala normal sınırlar içinde olduğunu söyleyerek ilaca başlamamamızı söyledi. Tabi ilaca son derece karşı olan ben, doktorumuzun dediği gibi vermedim kızıma antibiyotiği. Gece bir kere daha yükselen ateş ertesi gün bir daha çıkmamak üzere düşmüştü. Kızım ilaca gerek kalmadan hastalığını atlattı neyse ki. Sesi bir haftayı geçmesine rağmen hala kısık ama olsun, o da iyiye gidiyor günden güne. Bu hastalık süresince içimi en çok acıdan şey, ateşin ertesi günü kızımın gözlerinin altının çökmesi, mor mor olmasıydı. Kim bilir ne kadar bitap düşmüştü o küçücük bedeni…

Hiç yorum yok: